Samsung Galaxy S7 Edge ve Samsung Gear S3 ile Neredeyse Bir Yıl

Samsung Galaxy S7 Edge’i babam tarafından İngilizce hazırlık sınıfını atlayarak geçmemin üzerine bir hediye olarak aldım (Malum, bu bana bir yıl kazandırdı). Ben de bu cihazlar için bir inceleme yazarak bu cihazların avantajlarını ve dezavantajlarını yazmak istedim (Evet, Galaxy S8 ve Galaxy S8+’ın çıktığının farkındayım ama S7 hala Samsung tarafından desteklenen güzel bir cihaz ve S8 serisine göre daha uygun fiyatlı).

Samsung Galaxy S7 Edge

Galaxy S7 Edge

Galaxy S7 Edge’den önce Asus Zenfone 5 (Zenfone serisinin Intel işlemcisiyle oluşturduğu büyük hayal kırıklığı olan bir cihaz) ve bataryası CyanogenMod (şimdiki adıyla LineageOS) kurulu olmasına rağmen 3-4 saat boşta, 1-2 saat ekran açık giden bir cihaz kullanıyordum (Kendi derledikleri OS daha kalabalık olduğu için şarj tam bir felaketti, ilk çıkan 4.3 sürümü hala güzel şarj veriyordu ama bunlar olurken o aralar Android’de Stagefright adlı bir kabus vardı). Bundan bahsetme sebebim ise ilk göze çarpan ve alma sebeplerimden biri olan konunun bataryasının oldukça uzun gitmesi. Galaxy S7 Edge, 3600 mAh bataryası ile şarjı bir güne kadar gidiyor (üzgünüm ama telefonumu çok sık kullanan birisi olarak bazen günde 1-2 kere şarj etmem gerekebiliyor ama şunu söyleyebilirim ki tek şarjda 7 saatlik ekran açık süresi alıyorum).

Bir diğer konu ise kamerası ile aldığı DxOMark‘taki yüksek puandı (5 Haziran 2017 itibariyle 88 puan). Bununla beraber, kamera hakkında şunu söyleyebilirim: Arka kamera oldukça hoş olmasına rağmen ön kamera ne yazık ki pek tatminkar değil (ama buna rağmen piyasada bulunabilecek en başarılı selfie kameralarından birisi diyebiliriz). Özellikle profesyonel modda çekebileceğiniz uzun pozlama ile gece çekimleri, odak ayarı, iso ayarı gibi ayarları beğendiğiniz şekilde yapabilmek oldukça memnun edici. Örnekleri Instagram profilimde ya da fotoblogumda bulabilirsiniz (ağustostan önceki örneklerin Zenfone 5 ile çekildiğini yine hatırlatmakta fayda var).

Samsung Galaxy S7 Edge zaten internette anlatıldığı gibi, Exynos 8890 işlemci, 4GB RAM, 32 GB depolama alanı, WQHD ekrana kadar görüntü desteği, 12 MP ve 4K video çekebilen arka kamera gibi iyi yönleri oldukça fazla ve beğeniyle kullandığım bir telefon yapmış. Şimdi gelelim hoşuma gitmeyen yerlere (Tekrar üstüne basarak söylüyorum, telefonu zaten oldukça beğendiğimi söylüyorum, bu noktadan sonrası beklentimin altında kalarak hoşuma gitmeyen özelliklerden değinmek olacak):

  • Şarjı oldukça uzun olmasına rağmen benim için yeterli değil ne yazık ki. Özellikle son zamanlarda dışarıdaki sıcak hava ve ağırlaşan Android işletim sistemim ile geçen hafta telefonu fabrika ayarlarına geri döndürme gereği duydum.
  • Android işletim sistemine ait X yazılımı durduruldu hataları yıl 2017 olsa da devam ediyor. Bu da hayatımda hiç iPhone kullanmamış birisi olarak “acaba iPhone mu alsaydım bu paraya” sorusunu akla getiriyor.
  • Çizilmez, Gorilla Glass 4 denilen ekran Galaxy S2 ve Zenfone 5’ten daha hızlı çizildi (nazar mı değdi ne, hehehe).

Bu söylediklerime rağmen sanıyorum ki her ne kadar yarın iPhone alacakmış gibi görünsem de gelelim iPhone almama sebeplerime:

  • Kulaklıklarla çok içli dışlı olan birisi olarak iPhone 7 serisinden 3.5 mm jak girişinin kaldırılması açıkçası iPhone 7’yi düşünmemem için en büyük sebep oldu (Evet, telefonumu evdeyken şarjda bırakmayı seviyorum ve bu esnada müzik dinlemek isteyebiliyorum).
  • Kapalı kaynak olması (son Windows 10 telemetry olaylarından sonra kapalı kaynak yazılımlar çok güvenimi kazanamıyor).
  • Bataryanın teknik olarak açıklanmış halinin (iPhone 7: 1960 mAh, iPhone 7+: 2900 mAh) S7 Edge’e oranla daha çok az olması (biliyorum, yazılım optimizasyonu daha iyi ama yine de burada karşılaştırdığımız telefon iPhone 7; çünkü iPhone 7+ oldukça pahalı).

Buraya bir düzenleme: Ağustos 2017’de Amerika’dan iPhone 7+ aldım. MacBook Pro’nun hediyesi olarak da Beats Solo 3 sahibi oldum. Kapalı kaynak yazılıma biraz daha sıcak bakmaya başladım ve iPhone 7+’ın bataryasının S7 Edge’den daha iyi olduğunu kullanım bazında gördüm (Bununla beraber iOS 11’de rapor edilen batarya problemlerini yaşamamak için hala iOS 10.3.3 kullanıyorum).

Hal böyleyken de S7 Edge hala beni memnun eden bir telefon. Bir sonraki alacağın telefon ne olur diye sorarsanız sanırım o zaman iPhone düşünebilirim (bilgisayar olarak MacBook Pro’yu gözüme kestirdim -yine Windows olaylarına bağlı olarak-) ama son saniye değişen bir kararla yine bir Android cihaz da alabilirim (ne yapayım, open source cihazları -her ne kadar tam anlamıyla open source olmasa da- seviyorum, hehehe).

Gear S3 Frontier

Samsung Gear S3 Classic and Frontier

İlkokulda ve lisede o efsane, uzaktan kumandalı saat olan Casio CMD-40 kullanıyordum, 2016’nın mayıs ayı civarında yanlışlıkla saatimi yerde unutmuş -yatağımın yanında- ve üzerine basarak kordonu tutan kasa eklentilerinden birini kırdıktan sonra, daha önceki birkaç problemini düzeltmeyen saatçilerden dolayı gidip kasayı bile sormadan bir kenara bırakmıştım (evet, saatin üretimi olmadığı için yedek parçasının da olmadığını söylüyorlardı, bu arada saat hala çalışıyor ve hala bir hatıra olarak güzel). Bunun üzerine 5-6 ay boyunca saat kullanmayan ben, ilk kullanışlı bulup kullandığım saatin Casio CMD-40 olmasıyla akıllı saat arayışına girmiştim. Gözümde 70-80$ fiyatıyla Pebble çok ilgi çekiciydi. İş satın almaya gelince mağazada 600 TL gibi bir fiyatla görünce almaktan vazgeçtim. Normal akıllı saatlerde ise ekranların kapalı olması durumu hoşuma gitmeyen bir özellikti, saati her baktığımda ya da dışarıdan bakıldığında görülmesini istemek mantıksız olmamalı. Apple Watch ekranı kapalı olmasına rağmen lansmanıyla ilgimi çekmesine rağmen Android cihazlara bağlanmaması ile incelemeye bile gerek duymadan kendini eledi. Geriye ise Gear S3 serisi kalıyordu (ben bunu yazarken, Android Watch 2.0 çıktı ama sanırım iyi olan herhangi birisi yine Türkiye’de yok, ki düşünün ben kendi saatimi 6 aydır güzel güzel kullanırken zaten kendisine verdiğim parayı amorti ediyordu). Gear S3 serisi iki kasayla geliyor: Classic ve Frontier. Classic olan kibar ve hoş duruyor, Frontier ise daha sportif bir tarza sahip. Aralarında 100 TL fark olmasına rağmen sportif ve daha dayanıklı görünen kasasından dolayı Frontier’i seçtim (yine de çizildi mi, evet).

Casio CMD-40

Efsanevi Casio CMD-40

En güzel özelliklerinden birisi, o anda nasıl bir kıyafet giyiyorsanız, ya da ne tarz bir saat kullanmak istiyorsanız bunu rahatça seçebilmeniz. Sportif ve dijital saatleri seven birisi olarak varsayılan gelen dijital saatte tarih göstergesi bulamayınca Gear Watch Designer ile kendi saat arayüzümü bile tasarladım: BURADAN İNDİREBİLİR VE İNCELEYEBİLİRSİNİZ.

Bunun dışında sevdiğim bir diğer özelliği saatin spor, uyku ve kalp atışı takibi yapabilmesi, basınç ve rakım ölçümü yapabilmesi gibi sensör özellikleri ilgi çekiyor. Uygulama olarak ise telefonunuzdaki müzikleri kontrol etmek ya da saatin üzerinden çalmak için Samsung Müzik uygulaması, Spotify gibi uygulamalar, navigasyon için HERE harita uygulaması ve GPS sensörü var. Benim gibi merak eden arkadaşlar için İnternet tarayıcısı kurulabiliyor (tabii ki ekran küçük olduğu için çok efektif değil; ama yine de telefona bakamayacağınız durumlarda işe yarıyor). Bunun dışında ise aramaları telefonunuzu çıkartmadan yanıtlayabilmeniz de kaydadeğer özelliklerden birisi. Ayrıca saat kablosuz şarj olmakta, saat üzerinde mikrofon ve kamera dışında, USB tarzı bir giriş olmamakla beraber saat IP68 sertifikasıyla suya dayanıklı.

Sonuç

Sonuç olarak Samsung Galaxy S7 Edge, Galaxy S8 serisine göre daha makul fiyatı ile rahatça tercih edilebilir bir telefon olmakla beraber satın alacaklara şimdiden hayırlı olsun diyebilirim.

Aynı şekilde, Gear S3 de alınabilecek en güzel akıllı saatlerden birisi olmakla beraber, canınız her istediğinde tasarımınızı değiştirerek birden fazla farklı saat gibi kullanabilirsiniz.

Note

You can read the English version of this article HERE.

Written on July 6, 2017